"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Pazar, Mart 11, 2007

Bugün canım masal anlatmak istiyor

Dün en son çocukluğumda okuduğum bir masala, Alan Durning'in "How much is enough?" adlı kitabını bir kitapçıda karıştırırken rastladım. Kitaba göre masal bir Polonya masalıymış... Tuhaf olan kitapta son derece kısa bir özeti olmasına rağmen, yıllar önce okuduğum bu masalı birden tüm detaylarıyla hatırlamamdı:

Karısıyla beraber deniz kenarında kum ve çakıldan yapılmış bir kovukta yaşayan fakir bir balıkçı varmış. Bir gün denize attığı ağına sihirli güçleri olan bir balık takılmış. Balık dile gelip "Eğer beni bırakırsan, bir dileğini gerçekleştiririm" demiş. Şaşkın balıkçı "şimdi içinde yaşadığımız kovuk yerine bir küçük kulübeciğimiz olsaydı, karnımızı doyurabileceğimiz kadar da yiyecek..." diyecek olmuş. Balık "eve dön, dileklerinin gerçekleştiğini göreceksin" diye yanıtlamış. Geri dönen balıkçı karısını bir kulübenin yanında gülümserken görmüş, ona başından geçenleri anlatmış. Bir kaç gün mutluluk içinde yeni kulübelerinde yaşamışlar. "Madem bir dilek hakkın vardı. Keşke bir ev dileseydin, şöyle küçük de bir bahçesi olan..." demiş kadın. Balıkçıyı bir umutla tekrar denize göndermiş. Ağını atan balıkçı şaşkınlıkla sihirli balığı çekmiş tekrar... "Ne istiyorsun?" diye sormuş balık. Balıkçı derdini anlatmış. "Geri dön, dileğinin gerçekleştiğini göreceksin" demiş balık. Balıkçı ve karısı bir hafta sevimli evlerinde mutlulukla yaşamışlar. Sonra evleri eskisinden çirkin, bahçeleri küçük görünmeye başlamış gözlerine. Artık balıkçı her hafta gidip ağını atarak sihirli balığı yakalıyor ve gittikçe artan yeni dileklerini aktarıyormuş ona. Balık da her defasında ona geri dönüp dileğinin sonucunu görmesini söylüyormuş. Gittikçe büyüyüp zenginleşen evleri, bir kale ve bir saray izlemiş ilerleyen haftalarda. Saraya dönüşen evlerinde geçirdikleri ilk günün sabahı balıkçının karısı doğan güneşe bakmış ve "Neden güneşe de hükmedemeyelim? Gidip balıktan bunu iste!" demiş. Balıkçı biraz korkarak da olsa gidip atmış ağını ve ağa takılıp gelen balığa en son dileklerini iletmiş. Balıkçı ve karısının bitmek bilmeyen dileklerinden bıkmış olan balık bu son dileğin imkansızlığı karşısında çileden çıkmış. "Git ve dileğinin sonucunu gör." demiş balıkçıya. Kıyıya geri dönen balıkçı sarayın yerinde yeller estiğini görmüş. Karısı eski püskü giysileri içinde kumdan yapılma kovuklarının yanında dikilmekteymiş...

Masalları hikayelerden ayıran şey gerçek hayatta olamayacak olaylar içermeleridir, denir. Yine de sormadan olmuyor. Bazı masallar etrafımızda veya kendi yaşamımızda kaç kez tekrarlanır durur? Daha da ötesi, doğa çileden çıkıp bir gün insanoğlunu da eski kovuğuna geri gönderir mi?

(Fotoğraf: kamoda )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder